AVUSTRALYA




Belgesel seven biri olarak hiç kaçırmadığım Avustralya belgesellerini bir film şeridi gibi hafızamda tekrar canlandırıyorum. Bir su altı belgeseli çekimi sırasında zehirli bir vatos balığının saldırısı sonucu vefat eden ünlü timsah avcısı Stewe Irwin 6,5 metrelik bu et canavarlarının cirit attığı çamurlu sularda tımsah arıyor. Kuyruğundan yakaladığı orta büyüklükdeki timsahı sudan dışarı çıkardığında televizyon karşısında bile adrenalimin tüm vücuduma yayıldığını hissediyor ve ürperiyorum. İşte Avustralya benim gideceğim yer diyor ve " Gideceğim Ülkeler" listesine Avustralya yı da ekliyorum.



Sidney kapalı gölü andıran körfezin üzerinde denizyolu ile şehrin birçok yerine kolayca ulaşılabilecek bir şehir. Eski Viktorya stili estetik şaheseri binaları King, George, Elizabeth caddelerinde bulunan rengarenk vitrinli dükkanlar cüzdanları hafifletecek kadar etkileyici görünüyor.



Circular Quay den şehrin birçok yerine deniz yolu ile gitmek mümkün. Günlük pas bileti şehir turu bileti gibi isterseniz Toronga Zoo yada bir saatlik harika nehir yolculuğu ile keşfe çıkmak gibi alternatifler gerçekten denemeye değer. Bondi beach yada Manly beach de 6 -7 yaşda çocuklar dahil tüm aile bireylerinin topluca rüzger sörfü yaptığı bu plajlar alabildiğince uzun ve düzenli görünüyor. Özellikle Fish Market deniz ürünleri sevenler için en doğru adres. Taze olarak satın alabileceğiniz yüzlerce çeşit deniz ürünü satan balıkçıların anında hazırladıkları sıcak servis herkesi buralara neden geldiğini açıklamaya yetiyor. Opera binası ve Harbour köprüsü Sidney in sembolü zevkle dolaşabileceğiniz bu bölge eşsiz manzarası ile anılarınıza Sidney'i ekleme fırsatı veriyor.



Darling Harbour müzeleri, Imax dev ekranlı sineması, dev akvaryumu, çin bahçesi ile yüzlerce restorant ve kafeleri ile gastronomik cennet olduğu gibi aynı zamanda saate bakmayı unutacağınız eğlence dolu bir park. Sidneyin coğrafi yapısı, şehir yerleşme planı sosyal yaşam için büyük avantajlar getirdiği bir gerçek. Şehir büyük bir kısmına deniz yolu ile ulaşılabilen nadir metropollerden biri. Sıcak bir günü deniz kenarında geçirmek isteyenler için en popüler yerler arasında cıvıl cıvıl Bondi Plajı, sörf maraklıları için Mainly Plajı ilk sıralarda geliyor. 4,5 Milyon nüfusu ile dünyanın yaşanabilir şehirleri arasında ilk on sıralamasında yer alan Sidney New Wales Eyaletinin başkenti ve  Okyonusya kıtasının en büyük şehridir.



Ingilizlerin ilk koloni şehri olan Sidney sürekli gelişen sosyal refah ve ekonomisi ile Pasifik Asyanın ekonomik ve ticari lideri konumundadır. Bir liman şehri olan Sidney eğitimde yüksek ranklı üniversiteleri ile bir eğitim kentidir. Doğal güzellikleri ile turistik bir ilgi alanı olduğu gibi ve aynı zamanda kozmopolit etnik yapısı ve kültürü ile dünyada oldukça yoğun göç alan sehirler arasındadır.



"The Chinese Garden of Friendship" Çin Bahçesi hergün Good Friday and Christmas Day haricinde her  gün 9.30am to 5pm arası açıktır. China Town'a oldukça yakın olan bu yer Darling Harbour'un güneyinde Sidney "Entertainment Centre" in hemen yanında bulunmaktadır. Giriş ücreti 15 yaş altı çocuklar için 3 yetişkinler için 6 Avustralya dolarıdır. Guangzhou ile Sidneyin kardeş şehir olmasını takiben Sidney'de yaşayan Çinli azınlıklar tarafından başlatılan bu projenin asıl amacı her iki ortak zengin kültürel mirası paylaşmak ve iki ülke ile dostluk ve işbirliğini geliştirmek olarak tanımlandığını öğreniyoruz. 1988 yılında ziyaretçilere açılan park ağaç grupları,taş heykeller,ahşap pavyonlar, köprüler akan su ve insan yapımı gölleri ile Çin bahçe sanatının en iyi örneklerini sergiliyor.



Çinliler bahçelerinde denizi veya okyanusu canlandıran yapay göller inşa ederek kenarlarını kutsal dragon ve çeşitli kabartmalar iri kaya parçaları ile süslemişler. Çin peyzaj kültürünün karakteristik özelliği olan geniş alanların olmasına gizliliğe ve içe dönük yaşama oldukça önem göstermişler. Bahçeyi gezen bir kişinin her zaman sürprizler ile karşılaşması için kontrast ve uyum, renkler bahçe  tasarım dizaynın  asıl amacını oluşturmuş. Çin bahçelerinde yerlerde çim kullanılmamış. Bundan ziyade taş, mozaik, kum çakıl gibi sert maddeler diger elementlere ve gökyüzü, su gibi veya bitki (sögüt ve çiçekli agaç ) renklerine karşı kontrast malzemeler kullanılmış.





Uzakdoğudaki bahçe kültürü tabiatin bir parçasını temsil eder. Çin felsefesine göre; bahçe bitki ve çiçekler, kaya ve sudan oluşan bir bütündür. Buda ve Konfiçyus'a göre; tabiatin en güzel örneklerini kapsayan dağlar,kayalar, göl ve nehirleri kapsamaktadır. Diğer bir husus ise degişik renklerde kiremit çatı dizaynı çok önemlidir. Su kenarı veya göl üzerinde sessiz ve rahatlatıcı bir ortamın oluşturulduğu yoga ve meditasyon için elverişli oturma yerleri mevcuttur.

Water Dragon "Su Ejderhasi" Avustralyanin en ilginç canlıarından biridir. Hızla koşabilen su altında nefes almadan 90 dakika kalabilen bu canlı aynı zamanda çok iyi bir tırmanıcıdır. Erkeklerinin 60 cm kadar olan boyu ve uzun kuyrukları bu canlılar suda çok iyi bir yüzücü ve dalgıçtır. Su kenarlarında, pond ve göl kenarlarında yaşayan bu canlı balık avlayarak beslenir.




Sidney Harbour Bridge şehrin ikonudur. Yapımı 8 yıl sürmüs,1932 yılında kullanıma açılmıştır. Halk dilinde lakabı "Elbise Askısı" olarak tabir edilir. Üzerinde sekiz şerit bulunan trafiği ve trenyolu ile kentin iki yakasını birbirine bağlar. Bu mühendislik harikası olan köprünün en üst noktasına ulaşmak ve şehri 360 derecelik kuşbakışı seyretme imkanı sunan nefesleri kesecek tırmanma turları düzenleniyor. 10 yaş ve üzeri sağlıklı olan 14 kişi limitli bu turlar adrenalin tutkunlarının en çok ilgi gösterdiği aktiviteler arasında yer alır.



Her iki yakasında bulunan granit kuleleri kuzeydeki Dawes Point güney yakasındaki Milsons Point ile üzerinde uzanan köprü 1150 metre uzunluğundadır. Köprü üzerinde yürüyerek karşıdan karşıya geçiş 20 dakika kadar sürmektedir. Çelik kemerinin en üst noktası deniz seviyesinden 134 metre, kemere asılı olan yol ise deniz seviyesinden 59 metre yükseklikte bulunmaktadır.



"H.M.A.V. Bounty" olarak adlandırılan ikici büyük "Replica Bounty" 1979 Yeni Zelanda yapımı bu yelkenli "Bounty 3" olarak da bilinir. 1984 yılında "Dino De Laurentis" filmi olan Mel Gibson ve Anthony Hopkins in rol aldığı ünlü "The Bounty" adlı korsan filminde kullanılmış. Uzun yıllar Darling Harbour da Maritime Müzesi önünde turizm hizmetinde olan "H.M.A.V. Bounty" 2007 Ekim tarihinde Hong Konglu bir firmaya satılmış. Şu anda Lantaue adası Discovery körfezinde "Chi Ming" ismi adı altında turistik gezi gemisi olarak kullanılmaktadır.



Sidney de adrenalin tutkunları için diğer bir aktivite ise yürekleri ağızlara getiren "Speed Boat" turlarıdır. 80 kilometre hızla giden bu jetlerin en önemli özelliği hız kesmeden 270 derece viraj alabilir ve güvenli bir şekilde durabilmeleridir. Jet Botlar Opera binası civarında ve Harbour Köprüsünün altında her zaman görülebilir.



Şehir içi eski şehrin tarihi mimarı yapıları ve sokaklarında bulunan her çeşit restorant ve barların olduğu Rocks diğer adı ile (Eski Sidney) Asya mutfağının merkezi renkli kültürü ile Dixon caddesinde bulunan China Town; alışveriş sevenlerin zamanı unuttuğu cadde eski viktorya stili mimari yapısıyla Oxford Caddesi; balık ve deniz ürünleri sevenler için kaçırılmayacak bir fırsat. Taze deniz ürünlerinin taze olarak pişirildiği Fish Market ( Balık Pazarı) buraya Metro tren servisi ile merkez tren istasyonundan "lilyfield" hattı üzerinden Fish Market' e ulaşılabilir.


Şehrin sembolü olan Harbour Köprüsü ve Opera Binası ile gezginlerin en çok merak ettiği turistik destinasyonları arasındadır. Şehrin diger bir ikonu olan opera binası aynı zamanda Avustralyanın en çok merak uyandıran bir turistik ilgi alanı ve milli sembolüdür. İlk olarak 1959 yılında temeli atılan binanın mimari tasarımı 4 yıl sürmüştür. Danimarkalı Mimar Jorn Utzon tarafından tasarlanan ve bürokratik tartışmalara yol açarak tepkilere neden olan Opera Binası 14 yıl sonra tamamlanarak 1973 yılında İngiltere Kraliçesi Queen Elizabeth II tarafından açılışı yapılmıştır.

Sidney Opera Binası tiyatro ve konser salonu, resital salonu ve opera salonları, restorantları ve barları ile görsel ihtişamı, eşsiz mimari tasarımı ile dünyada en çok ilgi çeken sanat ve kültür merkezleriden biri olmuştur.



Sidney dünyanın en yaşanabilir şehirleri listesinde onuncu sırada bulunuyor. Yüksek ranklı üniversiteleri genç ve kozmopolit nüfusu, kültür mozaiği ile göçmen başvuruları listelerinde ilk sıralarda geliyor.

Eski Sidney olarak tabir edilen bölge şehrin en tanınmış şeflerinin gastronomik hünerlerini sergilediği bu bölge romantik bir akşam yemeği yada bir bavyera barında sohbet dolu bir akşam geçirmek isteyenler için oldukça cezbedici. Eski tarihlerde Sidney limanının ticaret ve endüstri merkezi "Darling Harbour" ile "Cockle Bay" i birbirine baglayan açılabilir Pyrmont köprüsü bulunmaktaydı.



Resimde görünen Darling Harbour da bulunan bu yapı  köprünün kontrol kulesiydi. Tarihin tanığı olarak eski günleri hatırlatmak amacı ile bir turistik ilgi objesi olarak yeni görevine devam etmektedir. Köprü Percy Allan tarafından tasarlanmış ve 1902 yılınnda trafiğe açılmış. Dünyada elektrik ile çalışan ilk açılabilir köprüsüydü. 1981 yılında yaya ve karayolu geçişine kapatıldı. 1984 yılında bölgenin bir eğlence merkezi olarak geliştirme porojesi kapsamında Darling Harbour ile Cockle Bay arasındaki ve denizyolu geçişleri ve tren yolu teminali iptal edildi. 1988 yılında yaya yolu olarak tekrar hizmete açıldı. Cockle Bay 1788 yılında İngilizlerin "Scarborough" gemisi ile gelerek ilk ayak bastıkları yer olarak bilinir. Eski tarihlerde bir endüstri limani olan Cockle Bay şu anda masmavi Sidney körfezine bakan yanyana dizilmiş yüzlerce kafe restorant ve gece kulupleri ile Sidneyin nabzının attığı bir eğlence merkezine dönüşmüştür.





Sidney den 90 dakika uzaklıkta bulunan Blue Mountain dünya mirası listesinde yeralan bir eko park. Genişliği bir milyon hektardan daha büyük bir alanı kapsıyor. Park kumtaşı kayaları ve mavimsi yamaçları ve kanyonları, seyir noktaları ve vahşi doğası ve canlıları ile nefesleri kesecek kadar etkileyici güzelliklere sahip. Tren yolu ile Sidney tren istasyonundan takriben 2 saat sürüyor. Alternatif olarak 4x4 turları yada araç kiralayarak ulaşılabilir.





Diğer bir ilgi alanı ise uzaktan bakıldığında mavimsi rengi ile "Blue Mountain" olarak bilinen milli parkda bulunan muhteşem kum taşı kaya deformasyonu "Three Sisters" kayalıkları. Blue Montains uzaktan bakıldığında mavimsi bir renkle beliren ufuk ve dağların görüntüsü "Mavi dağlar" olarak adlandırılıyor. Burada bulunan üç adet deforme olmuş kaya grupları "Three Sisters"en çok ziyaret edilen yerler arasında bulunuyor. Aborijin efsanelerine göre hikaye üç dünya güzeli kızkardeşin düşman kabiledeki üç erkek kardeşe aşık olmaları ile başlar. Fakat kabile kızları karşı tarafa vermek istemez. Savaş başlar. Kızlar savaşta korunabilmeleri ve zarar görmemeleri için kabilenin büyücüsü tarafından taşa çevrilirler. Fakat onları tekrar eski haline çevirecek olan büyücü bu şavaşta öldürülür. Kızlar ebediyen taş olarak kalır.



Taronga Zoo dünyaca bilinen açık hava hayvanat bahçelerinden biridir.
Tazmanya Canavarları ve Siyah Su Aygırları, Çita ve Afrika Köpekleri ile ünlü bu park da en çok dikkat çeken hayvanlardan birisi de estetik güzelliği ile kalplarde taht kuran zürafadır.

Fotoğraf karelerini süsleyen bu estetik harikası canlı uzun zarif boynu ve uzun kirpikleri ile arka plandaki büyüleyici şehir ve körfez manzarası ile çok uyumlu bir harmoni oluşturur. Erkek zürafaların boyu 5.5 metre dişilerinin ise 5 metredir. Hayvanlar aleminin en büyük kalbine sahip olan bu canlının kalbinin ağırlığı yaklaşık olarak 12 kilo gelmektedir





PARONELLA PARK
Sidney de planladığmız birkaç günü zevkle bir haftaya çıkarıyoruz ve daha sonra macera arayışımız başlıyor. Kampervan kiralıyoruz ve kuzeye timsahları ve kanguruların yoğun olduğu tropikal bölgeye doğru yola koyuluyoruz .Hayallerini gerçeğe dönüştürmek için çabalayan milyarlarca insan var. Ama biri var ki;   azmi ve kararlılığı sayesinde emeklerinin defalarca yok eden doğanın o muhteşem gücüne savaş açan bir hayalperest. Bu yazıda hayat felsefesi  doğa sevgisi  olan ölümünden sonra bile hayallerini diğerlerinine ortak eden bir İspanyol göçmenin zaferi ile sonuçlanmış bir gerçek hayat hikayesini  okuyacaksınız.



Bu kişinin ismi "Jose Paronella" kendi fakir ama hayallerle dolu gönlü zengin çok çalışkan bir İspanyol, 19. yüzyıl başlarında Avrupa ekonomisinin can çekiştiği krizde  bir çok kişi bir arayış içinde iş umudu ile diğerülkelere göç eder. Jose de bu umut  kervanlarından birine katılır ve  çok uzaklara Avustralya ya giden bir gemiye kıt kanaat bir bilet alır.Tropikal ormanlarla kaplı Queensland da şekerkamışı tarlalarında iş bulur. Tarım alanında tecrübelere ve bir miktar birikime sahip olduktan sonra  bakımsız tarlaları satın alır, geliştirir ve satarak iyi para kazanır.

Zorluklarla mücadelede kendisine güç veren hiç aklından çıkmayan iki şey vardır. Biri çeşitli canlıların özgürce yaşadığı ve binlerce çeşit bitkinin olduğu bir Eko Park, diğeri ise çok sevdiği uğruna uzak ülkelere gittiği sevgilisi .Yıllar sonra Jose İspanya ya  geri döner ve ilk işi hasreti ile yanıp.tutuştuğu sevgilisini kucaklamak olacaktır. Fakat sevgilisi ortalarda yoktur. Çok geçmeden bir başkası ile evlendiğini öğrenir. Jose yıkılır ve çok üzülür. Üzüntünün faydası olmadığını düşünerek ona benzeyen baldızı ile evlenerek tekrar Avustralya ya geri döner.

İkinci hayali çocukluğundan beri aklından hiç çıkmayan herkese anlattığı, kimsenin dikkatle dinlemediği Eko Parktır. İnsanların gelip güzel vakit geçirecekleri , eğlenecekleri eşsiz bir park. Rengarenk çiçeklerin üzerine konan rengarenk kelebeklerin şarkı söylediği bir park. Sürekli önünden geçtiği Mena Creek deki şelalesi olan bir yer vardır. Fakat parası yetmediği için daha çok çalışmak ve daha çok para biriktirmek  zorundadır. Yıllar yılları kovalar, bir gün nihayet parayı denkleştirir ve bu yeri satın alır. İçerisinde ırmak ve şelalesi olan bu arazide yapılacak çok iş vardır. Jose öylesine çalışkan ve azimlidir ki elleri ile yılmadan, yorulmadan kaleler , havuzlar, teras, kafe, restorant, fıskiyeli bahçeler inşa eder. Eşi ve arkadaşları çok sevdiği Aboriginal yerlileri dahil herkesi hayallerine ortak eder. Binlerce çiçek ve 7000 ağaç diker.
Jose; Queensland’ ın ilk yeşil enerjisini hidro elektrık türbününü kurar, tüm parkı ışıklandırır .1935 de parkın ilk resmi açılışını yapılır . Yıllar sonra Paronella Park hafta sonu piknik alanı, yüzme havuzu, partilerin , düğünlerin , sinema ve tiyatro gösterileri ile bölgenin en popüler eko parkı olmuştur.
Fakat kötü şans birbirini takip eder.1946 da sel felaketi Paronella Parkını yerle bir eder. Köprü yıkılır .Kafe , tiyatro , çeşme hasar görür. Fakat; Jose pes etmez. Çünkü; sırada yer altı geçidi ve dev akvaryum vardır .Tüm aile el birliği ile parkı onarır.  Jose tükenmiştir; güçsüz düşer.1948 de kansere yakalanır. Hayalini tam olarak gerçekleştiremeden hayata gözlerini yumar.

Karısı Margarita, oğlu Joe, kızı Teresa Jose’ nin hayalini devam ettirme kararı alır ve onarım çalışmalarına devam eder.Yıl 1967 - 72-74 sel felaketleri ardı ardına  gelir. Jose’ nin sağ kolu karısı  Margarita hastalanmıştır. Hayata gözlerini yumar. Çocuklar  babalarından sonra annelerini de kaybeder.  Ardından  Joe dramatik bir şekilde vefar eder.Yapayalnız kalan Teresa duygularını takip eder ve evlenir .Uzun yıllar sonra Teresa ve iki oğlu tekrar park’a geri dönerek dedeleri Jose’ nin hayalini devam ettirtme kararı alır. Ormanın içinde kaybolan  parkı onarmaya başlarlar. Fakat buna güçleri yetmez ve bir türlü başarılı olamazlar . Park satılır .1979 yangın 1986 da hortum felaketleri ile Park kendi yalnızlığına bırakılır.
Mission Beach den Cairn’s e doğru yol alıyoruz . Fakat sağanak yağış dinmek bilmiyor .Yolun kapalı olduğunu öğreniyor ve yolumuzu değiştiriyoruz .Tropikal orman içindeki çamur yollarda kayboluyoruz. Kavşaklarda hangi yöne gideceğimize yazı tura atarak karar veriyoruz. Az ileride sileceklerin  arasından zar zor seçebildiğimiz puslu bir otobüs parkı görüntüsü beliriyor.Karavanımızı  park ediyoruz. Kasırganın getirdiği yağmur suları  döküldüğü şelalenin  ürkütücü gürültüsü karavanın içinden bile duyuluyor. Yanımıza yaklaşan park görevlisinden tesadüfen bulduğumuz  bu yerin ünlü Paronella Park olduğunu öğrendiğimizde altın bulmuş kadar seviniyoruz.

Az sonra tanıştığımız Mark ve karısı Judy yıllar once tesadüfen bölgede turistik bir gezi esnasında Jose’ nin gizem ve duygu dolu Paronella Parkının hikayesini duyarlar ve oldukça etkilenirler. Çok geçmeden bu yeri satın alırlar. Onlara göre Jose’ nin hayali devam etmek zorundadır.
Tabiat ana nın tamamen kucaklayarak üstünü örttüğü park temizlenerek  onarılır. Ardından Jose’ nin hayatı ile ilgili bir kitap, belgeseller çekilir ve Paronella park çeşitli filmlere konu olur. Onlarca Eko Turizm ödülüne layık görülür. Jose’ nin ve Paronella Park’ın gerçek hikayesi Ispanyol ve Avrupalı belgesel yapımcılarının ilgi alanına girdiği gibi Judy nin yazdığı "Jose' s Dream " kitabı ile dünyanın çeşitli ülkelerine kadar uzanır. 

Mark ile tanışıyoruz ve bize gece yürüyüşünü tavsiye ediyor ve fenerleri alıp Mark ı takip ediyoruz . Bizleri Jose nin başlayıp bitiremediği yeraltı geçidine getiriyor . Geçit yüzlerce mikro yarasanın yaşadığı bir yer. Üzerlerimizden sorti yaparak hızla geçen mikro yarasalara ve çığlıklar atarak kaçan Alman turiste aldırmadan Mark' ın anlattıklarını dikkatle dinliyoruz.

Mark-- "Burası Jose nin yeraltı geçit projesi. Burada akvaryumlar yapmak istiyordu. Nehir suyunu kullanarak Romalıların eski tekniğini doğal pompa sistemine dönüştürüp tropikal balıkları sahip olmak istiyordu. Fakat şimdi burada nadir mikro yarasaları var. Korkmanıza gerek yok .! ! Bu yarasalar aksine insanların geçidi kullanmasından oldukça memnunlar. Çünkü biz gelmeden önce burada devasa bir piton yılanı yaşıyordu. Tabii ki yarasalar ile besleniyordu. Ziyaretçilerin gelmesi ile piton yılanı parkı terketti; uzakta bir tavuk çiftliği yakınlarında görüldüğünü öğrendik.”  Jose nin en göz alıcı diğer bir projesi muhteşem Kaurı ağaçların dizaynı ve parkın bir ucundan bakıldığında çerçeveleyen ağaçların ortasında parkın diğer ucundaki Teresa şelalesi beliriyor. Işıl ışıl Teresa şelalesinin muhteşem büyüleyici görüntüsü sanki bizi alıp masallara götürüyor.
Daha sonra şelale nin döküldüğü havuza geliyoruz. Jose nin yılan balıkları öylesine büyük ve çok ki; bir avuç yem atıldığında su üstüne çıkan gri ,gümüş rengi yüzlerce yılan balığı  sürüsü su yüzeyini kaplıyor ve garipçe ürpererek suyun çekildiği hissine kapılıyorsunuz.

Ağaçlarda baş aşağı sarkan besili yarasaya benzeyen uçan tilkiler Jose’ nin geldiği günden beri buradalar inat edercesine parkı terk etmemişler ve halen Jose’ nin hayalinin bir parçası olarak görevlerine devam ediyorlar.
Biraz ileride bir tatlı su birikintisinde su altı avcısı Water Dragon'un balık avlamasına şahit oluyoruz . Masal kitaplarından fırlamış bir minik ejderhayı andıran bu ilginç yaratık şaşkın bakışlar arasında zıpkın gibi suya dalıyor, gözden kayboluyor ve az ilerideki kaya üzerinde ağzında bir balık ile geri dönüyor. Gözlerimde bir sevinç göz yaşı beliriyor,ister istemez duygulanıyorum. Ama en önemlisi hayat öğretmenim Jose’ nin hayallerini gerçekleştiğini görüyor ve mutlu oluyorum. Mesaj gayet açık:
Hayalleriniz varsa kesinlikle ertelemeyin. Hiç bir hayal imkansız değildir. Sevdiklerinizi de  hayallerinize ortak edin. Teşekkürler Jose  Teşekkürler Mark ve  July

No comments :

Post a Comment