İtalya maceramıza Romalıların Britanya adalarına hükmettiği yıllarda ağızlardan düşmeyen o “ Her Yol Romaya Çıkar” sözünü kullandıkları aynı güzergahı takip ediyoruz. Romalıların Kuzey Afrika, Anadolu, Britanya adaları ve Avrupa dahil tüm anayolların Romaya ulaştığı askeri ve lojistik amaçlı 400 000 kilometrelik karayolu ulaşım sistemine oldukça önem vermişler. Milattan önceki yıllara dayanan dönemlerde bile çok sağlam tekniklerle yaptıklarını 4 metre genişliğinde bir metre derinliğinde en alt katı kum ve taş parçaları ikinci katı mıcır ve üst katı parke taşları ile balık sırtı şeklindeki bir tarafı su kanalı ve her iki yanı yürüyüş parkuru olan bu yolların hala günümüze kadar deforme olmadan kullanıldıklarını görüyoruz. Karayolu ile Hull ve oradan Londra nın çevresinden dolaşarak; Dartford , Thames nehrini takiben Queen Elizabeth 2 Köprüsü üzerinden Dover’ a ulaşıyoruz. İkinci dünya savaşının Ünlü şarkıcı Vera lynn in seslendirdiği unutulmaz şarkısı “ The White Cliffs Of Dover” a ilham veren bembeyaz yamaçların bulunduğu feribot iskelesinden karşıya Fransa nın Britanya ile uzun yıllar savaştığı bir kaç kez el değiştirdiği ticari ve stratejilk bir liman olan Calais’ e ulaşıyoruz. Eski kömür madeni endüstrisinin olduğu piramit şeklindeki siyah tepelerin arasındaki karayolundan süzülerek ilerliyoruz. Burası aynı zamanda büyük savaş “Great War” en kanlı çatışmaların olduğu bölge. Birinci dünya savaşı sırasında 28 Eylül 1918 de en acımasız mevzi savaşlarının hüküm sürdüğü sıralarda İngiliz Er Henry Tandey ‘ in 29 yaşındaki Alman Teğmen Adolf Hitler’i kalçasından vurduğu Marcoing köyü yakınlarından geçiyoruz. “Henry Tandey’ in acıyarak serbest bıraktığı genç Alman Teğmenin bir gün milyonlarca kişinin hayatına mal olan ikinci dünya savaşını başlatacağını ve dünya haritası ve siyasi dengeler şimdiki gibi olmazdı, çok daha farklı olurdu” diye düşünmeden edemiyoruz. Sol tarafta Birinci Dünya savaşında hayatını kaybeden Kanadalı askerlerin anısına yaptırılan Memorial Şehitliği gözümüze çarpıyor. Bir süre sonra baloncukları ile ünlü kutlamaların vazgeçilmez içkisi şampanya endüstrisinin başkenti Champaigne bölgesi üzerinde bulunan sayısız şampanya fabrikalarının arasından Lorraine bölgesine ulaşıyoruz. Otomobil endüstrisinin nabzının attığı Fransanın en büyük alışveriş merkezlerinin bulunduğu kent Metz eski Romada ismi “Divodurum” de bir gece konaklıyoruz. Sabahın erken saatlerinde uzun yolumuza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Lorraine bölgesi üzerinden İsviçre sınırına masallardaki kadar etkileyici alp dağlarının karlı zirvelerinin altından kıvrılarak uzayan onlarca kısa tünelin ardından 16.4 km lik dünyanın üçüncü uzun tüneli St. Gotthard tünelini takip ederek İsviçre üzerinden İtalyanın endüstri ve ticaret kenti Milano kentine doğru uzanıyoruz.
İsviçre sınırından 5 km içeride İtalya ya uzandığımızda, alplerinin kıvrımlarının yatay çizgiye dönüştüğü bu “Y” şeklindeki Como gölü kenarındaki masallar diyarı Como şehrine ulaşıyoruz. Roma döneminden ortaçağ dönemine uzanan kaleleri, katedralleri, şatoları ve kuleleri ile “Aşıkların Kapısı” olarak adlandırılıyor. M.Ö 49 yılında Julius Caesar emir ile kurulmuş eski bir ticari ve lojistik bir kent. 2000 senelik tarihinde Napolyon ,Mussolini ve Winston Churchill gibi dünya liderlerini misafir etmiş. Doğal güzelliği ile kalpleri feth eden bu doğa harikası tarihinde bir çok stratejik savaşın merkez noktası olmuş. Ayrıca ünlü Romalı edebiyatçı “Piny the Elder”,”Piny the Younger” gibi filozoflara ev sahipliği yapmış. Bir iddiaya göre : Leonarda da Vinci’ ye “Mona lisa” portresindeki gizemi oluştururken Como’nun backgroundunun ilham verdiği söyleniyor. Dünya jet sosyetesinin Milan daki moda merkezlerini dolaştıktan sonra dinlenmek için uğradıkları bu cennette ünlü aktör George Clooney’ in villası bulunuyor. Bellagio daki varlığı bile arz ve talebi artırdığı gibi, feribot bilet fiyatlarını bile etkilediği söyleniyor. Kısaca, yerel halkın ve esnafın çok sevdiği George Clooney’ in varlığı yüksek sezon ; yokluğu ise düşük sezon oluyor.
Dünya mermer endüstrisinin başkenti Carrara yakınlarından geçiyoruz. Michelangelo’nun ünlü heykeli David’in bütün bir mermer blok halinde çıkarıldığı Colannata köyü yakınlarındaki Fantiscritti mermer ocağının bulunduğu bu beyaz yamaçlar rönesans döneminin den sonra bir çok ünlü heykeltraşa ilham vermiş. Dünyanın en tanınmış heykel sanatçılarının büyük bir sabırla yonttukları bu eşsiz mermer blokları bu dağlardan çıkarılıyor.
İtalyanın en cennet köşesi ve zeytin ağaçlarının süslediği yemyeşil dağları ve yamaçlarında dünyanın ünlü ve pahalı şarap kültürünün bir tutkuya dönüştüğü üzüm bağları ve butik otelleri ile ünlü Toskana bölgesindeyiz. Toskana bölgesi İtalyanın kültürel ve ekonomik olarak en gelişmiş bölgelerinden biri olduğu gibi; endüstriyel bir potansiyele sahip. Dünya moda trendlerini belirleyen tekstil ve deri tasarımı, ayakkabı ve çanta endüstrisine şekil veren ünlü moda devlerinin bulunduğu bölgedir.
Bir zamanlar Etrüsklerin yaşadığı bu küçük gotik tarzı binaları bulunduğu şirin köyler ve kasabaların arasından kıvrılarak ileriliyoruz. Toskana bölgesi doğal güzellikleri ve sanatsal, kültürel zenginliği ile tarım turizminde çok önemli bir yere sahiptir. Kendi üretimleri olan zeytin ve zeytinyağı, şarap ve peynirleri ile misafirlerine İtalyan mutfağını lezzet şölenine dönüştüren yüzlerce butik otel, pansiyon ve şatolar bulunmaktadır.
Kaplıcaları ile ünlü Montecatini Toskana bölgesinin en önemli bir turizm kenti. Yılda yaklaşık 2 milyon turist ağırlıyan bu şirin kent yemyeşil yamaçları, kaplıcaları ve gurme İtalyan yemekleri sunan sayısız restorantları ile hem damakları ve hem de kalpleri fethediyor.
Floransa; eski Etrüsk uygarlığından Romanın barok abidelerine ve harabelerine Gotik katedrallerinden Rönesans dönemine uzanan o eşsiz yapıtlarının sergilendiği tek başına bir müze şehridir. Ünlü yazar ve şair Dante Alighieri bu şehirde yaşamıştır. Bu nedenle Dante’nin eserlerinden ilham alan Floransa İtalyancayı en iyi konuşan şehir olarak da bilinir. Floransa makina sanayi, elsanatları, mermer ticareti ve şarapçılık, zeytin ürünlerinin yanında en önemli gelir kaynağı olan turizm ve hizmet sektörüdür. Şehir aynı zamanda tekstil, kuyumculuk ve tasarım konusunda avrupanın lokomotifi konumundadır. Ünlü modacı “Gucci” merkezi Floransa da bulunmaktadır.
Floransa M.Ö 50 yıllarında Julios Cesar tarafından askeri ve stratejik bir kontrol noktası olarak kurulduğu söyleniyor. Tarihi ve kültürel zenginliği, bir çok ünlü sanatçının eserlerinin olduğu açık hava müzesi gibi olan şehir aynı zamanda Pisa şehrine olan yakınlığı sayesinde dünya gezginlerinin “Gideceğim Yerler Listesinde” en üst sıralarında bulunmaktadır. Rönesansın doğum yeri olan Floransa italya Krallığına başkentlik yapmış ve Toskana’nın başkentidir. Leonarda da Vinci, Michelangelo , Tizianao ve Rafael gibi diğer ünlü ustaların başyapıtlarının sergilendiği müzeleri arasında Micheleangelo’nun ünlü “Pieta” sının bulunduğu Opera Del Dumo Müzesi, Academy Galerisi, St. Mark Müzesi , Bargello Müzesi , Uffizi Galerisi, Palazzi Pitti Galerisi bulunmaktadır.
Şehirde bizi karşılayan İtalyan rehberimiz once bizi Floransa şehrini yukarıdan seyredeceğimiz Piazzale Michelangelo meydanına ulaşıyoruz. Rehberimizin anlattıklarına göre: Ortaçağ İtalyasında otorite nüfus kalabalığı olan zengin toprak sahipleri ve bankerlerin kontrolu altındaydı. Bunlardan biri Medici ailesiydi. Floransa şehrinin tek hakimi olduğu dönemlerde sanat ile ilgili tüm projeleri destekledi. Özellikle Medici ailesinin altın dönemini yaşatan şair ve ressam olan Muhteşem Lorenze nin desteklediği Piero and Antonio del Pollaaiuolo, Andrea del Verocchio,Leonardo da Vinci,Sandro Botticelli Domenico Ghirlandaio,Michelangelo, Buonarroti gibi üstün yetenekli sanatçılar ile Rönesans devriminin öncüleriydi. Eski klasik ortaçağ gotik mimarisinin kırılma noktası olan rönesans döneminde daha çok katedral ve gospel, klise gibi yapılardan ziyade, çok büyük sivil yapıtlar ve binalar inşa edildi. Matematik, geometri bilimsel yeni tekniklerin ilk kez kullanıldığı özgün yapılar, saraylar , evler, heykeller inşa edildi. Zengin ailelerin biri bir yarışa girdiği rönesans dönemi, sponsor oldukları üstün yetenekli sanatçıların oya gibi işlediği yeni modern binalar, en yüksek kubbeli yapılar, sanat değeri yüksek olan saraylar gücün ve zenginliğin sembolü olarak görülüyordu.
Michelangelo meydanında dünyanın ünlü kopyalarından biri bronz David heykeli bulunuyor.1869 yılında Michelangelo'nun anısına hitaben sanatçı Giuseppe Poggi tarfından yapılmıştır. .
Michelangelo meydanı Floransa şehrine kuş bakışı 360 derece seyir imkanı sunuyor. Arno nehrinin kıvrılarak uzadığı Arno deltası üzerindeki açık hava müzesi gibi duran Floransa şehri göklere uzanan geniş kubbesi ile muhteşem Duomo , Palazzo Vecchio Kulesi ilk göze çarpan binalar arasında bulunuyor . Solda bir zamanlar Sezar ordularının, şehri barbarlara karşı savundukları eski roma surlarını görüyoruz. Sağ tarafta ikinci dünya savaşı nazi bombardımanı, 6 metreye ulaşan 1966 sel felaketlerine rağmen ayakta kalan şehrin tek orjinal köprüsü olan Ponte Vecchio köprüsünü görüyoruz. Köprünün hemen sağında paronayak Casimo’ nun halka görünmemek için gizlice Palazzo Vecchio dan Uffizi üzerinden Arno nehrine paralel kemerler üstündeki kapalı koridor üzerinden geçerek; Ponte Vecchio köprüsündeki eski kasap, şimdiki kuyumcu dükkanlarınıni üstünden Santa Felicita Klisesi ve oradan Boboli Bahçeleri ni takiben yaşadığı sarayı Plazzio Pippi ye ulaşırdı. 6 ay gibi kısa bir sürede mimar Giorgio Vasari tarafından yapılan bu gizli geçit, 1993 yılında bir mafya hesaplaşması sonucu bombalanıyor. Onarıldıktan sonra 2000 yılında tekrar turizmin hizmetine açılıyor. Vasari Koridoru gizli geçit turları 25 kişiyi geçmeyecek küçük gruplar şeklinde düzenleniyor. Uzun kuyruklar da beklemeyi göze alanlar için tarihin o gizemli sayfalarına yolculuk için olağanüstü bir tur. Booking in Advance Vasari Corridors: TEL: 505 265 43 21
Casimo I de’ Medici sıra sıra bu küçük pencerelerden gizlice halkı seyrediyordu ve bir gün sarayına giderken Ponte Vecchio köprüsünden Arno nehrine atılan ve oldukça kötü kokan bu balıkçı çöplerini görüyor ve oldukça sinirleniyor; tüm balıkçı ve kasap dükkanlarını kapattırarak, yerlerine kuyumcu dükkanları açtırıyor. Fatih Sultan Mehmet’in Avrupa seferinden korkarak ona yaranmak için üzerinde Fatih’in portresi olan altın paraların bastıran kişi olarak biliniyor. Eski dönemlerde kasap ve balıkçı dükkanlarının olduğu bu köprüde şu anda mücevher ve kuyumcu dükkanları bulunuyor. Köprünün en üstünde sıra sıra küçük pencereleri ile Vasari Koridoru göze çarpıyor.
Avrupanın ve İtalyanın en büyük kütüphanesi National Library kapısı önünde duruyoruz. Rehberimizin işaret ettiği karşı duvardaki çizgiye doğru bakıyoruz. 3 metre kadar yüksekte duran işaret 1966 sel felaketindeki su yüksekliğinin ulaştığı seviyeyi gösteriyor. Sel felaketi içlerinde paha biçilmez eski kolleksiyonların bulunduğu yaklaşık 1.300 000 kitabı yok ederek, birer çamur topuna dönüştürüyor.
Kalabalığı içinden süzülerek, dünyanın en iyi korunmuş fresklerinin, duvar resimlerinin, heykelleri ve rönesansın muhteşem mimarisinin bir görsel şölene dönüştürdüğü o öyküyü günümüze taşıyan bir meydana doğru ilerliyoruz. Burası bir zamanlar İtalyanın politikasının nabzının attığı ünlü meydan Piazza della Signoria. Leonarda da Vinci’nin ünlü kayıp duvar resmi “Battle of Anghiari” nin duvarlarında gizli olduğu iddia edilen Palazzo Vecchio nun giriş kapısında ünlü David heykelinin bir kopyası önünde duruyoruz.
Hz Davut’un Golyat’a başkaldırışını simgeleyen dünyanın en ünlü heykeli David heykelinin bir çok kopyası bulunuyor. las Vegas bir kopyası ve Avustralyanın Surfers Paradise alışveriş merkezinde bir kopyası, Londra Albert ve Victoria müzelerinde alçıdan yapılmış birer kopyaları bulunuyor. Orjinal David Heykeli 1504 yılında Signoria meydanına konuluyor. Artan ziyaretçi sayısı sonucu vandalizm ve güvenlik amaçlı korumak için 1882 yılında oradan taşınarak Sanat Akademisi Müzesi’ne naklediliyor ve 1910 yılında yerine şimdiki kopyası yerleştiriliyor. Biraz ileride Neptün Çeşmesi ve bir zamanlar İtalya Krallığının tüm ülkeye hükmettiği saray, günümüzde müze olan Palazzo Vecchio nun biraz ilerisinde atı üzerindeki Casimo ’nun heykeli beliriyor. Solda üç kemerli loca Loggia dei Lanzi İki kez cinayet ile suçlanıp hapsedilen ve idama mahkum edilen iki kez üstün zekası ve kurnazlığı sayesinde hapisten kaçan ve Papa tarafından affedilen Michelangelonun talebesi altın tasarımcısı , mimar, yazar, heykeltraş Benvenuto Cellini nin ünlü yapıtı Perseus with the Head of Medusa ( Medusa kesik başlı Perseus )ilk göze çarpan başyapıtlar arasında herkesi büyülüyor.
Ayrıca Medici Lions (Medici Aslanı), The Rape of Polyxena,The Rape of the Sabine Women) yapıtlarının yanı sıra günümüze kadar uzanan ve en iyi korunmuş Roma heykeli olarak bilinen The body of Patroclus, ın bulunuyor.
Florance Baptistry (Vaftiz Klisesi) Tarihçilere göre: Eski çağlarda savaş tanrısı Mars adına yaptırılmış bir Roma mabediydi. Hristiyanlığın geliştiği dönemde vaftiz klisesi olarak tekrar inşa edildi. Bu klisenin doğu, kuzey ve güney olmak üzere üç adet kapısı vardır. Rönesans döneminin en çok merak edilen sanat eserlerinden biri olan Gates of Paradise ( Cennet Kapısı ) 21 yıl süren titiz bir çalışma ile Michelangelonun bile hayranı olduğu Ghiberti tarafından yapılmıştır.
Kapı on adet panelde tarihi kahramanların ve kutsal günlerin öyküsünü anlatan ahitleri ölümsüzleştiren bronz kabartmalarını ihtiva eder. Bu kabartmalar orlinal olanın biri bir kopyalarıdır. Orjinal kabartmalar koruma amaçlı olarak Museo dell' Opera del Duomo, içeride cam çerçeveler arasında sergilenmektedir.
Floransada Piazza della Signoria meydanında ve ara sokaklarda yüzlerce restorant ve kafeler mevcut. Biz biraz daha uzaklaşıyor, daha çok İtalyan müşterilerin tercih ettiği olan self servis bir restorant keşfediyoruz. Buz gibi İtalyan birası eşliğinde domatesli , zeytinyağlı, sarımsaklı, fesleğenli ve sirkeli soslu kızarmış ekmek “Bruschetta “ve Tuscan Stili Domates Soslu Alabalık ve ardından “Tiramisu” ısmarlıyor ve öğle yemeğimizi geçiştirmekle kalmıyor; şimdiden nefis italyan yemeklerinin müptelası oluyoruz.
Montacatini’deki otelimizdeki kırmızı toskana şarabı eşliğinde muhteşem bir akşam yemeği sonrasında odalarımıza dinlenmeye çekiliyoruz. Sabahın erken saatlerinde trafiğe takılmamak için Roma’ya doğru yol alıyoruz.
Roma; İtalyanın başkenti. 2000 yıl once Roma imparatorluğunu merkezi bu muhteşem kent M.Ö 735 yılında kuruluyor. Efsaneye gore: Romanın savaş tanrısı Mars’ın Romulus ve Remus adlarında ikiz oğulları olur. Kötü amcası annelerinden bebekleri çalarak Tiber nehrine atar. Akıntı bebekleri uzak bir yere taşıyarak bir kıyıya ulaştırır. Bir anne kurt tarafından kurtarılan bebekler onun şefkati ile beslenir ve korunur. Daha sonra bir çoban tarafından bulunan bebekler büyütülerek , ergenlik çağlarına ulaşır. Yıllar geçer ve Mars oğullarına kavuşur ve onlara anne kurt’un onları bulduğu yerde bir şehir kurmalarını söyler. Bir gün Romulus’un kurduğu şehrin yakınına duvar inşa ederek, eğlenen Remus ile kardeşi ile tartışır ve onu öldürür. Şehrin ismi o günden bu güne Roma olarak efsaneleşir.
Burası Vittorio Anıtı İİtalyanın ilk kralı Victor Emmanuel anısına inşa edilimiş. Romanın her yerinden görülebildiği gibi,en üstüne çıkıldığında şehri kuş bakışı 360 dercelik seyir imkanı sunuyor.Meşalelerin sürekli yandığı kapısının hemen arkasındaki binada birinci dünya savaşında hayatlarını kaybeden isimsiz kahramanların mozalesi bulunuyor.
İki mermer kemeri döner dönmez kendimizi St Peter Meydanı, katolik dünyasını n ruhani merkezi Vatikan önünde buluyoruz. Pope Benedict XVI Papa iki kardinalın arasında oturuyor. O gün ayin olduğu için içerisi müthiş kalabalık, girişde uzun kuyruklar var. Roma her yıl yaklaşık 30 milyon turisti ağırlıyor. Roma belediyesi sürekli artan turist sayısını kontrol altında tutmak ve diğer italyan destinasyonlarına dağıtmak için her ziyaretçiden yediğiniz her yemek için ekstra 1 euro 4- 5 yıldızlı hotelde kaldığınızda ekstra 3 euro , 4-5 yıldızlı otellerin alt kategorisinde herhangi bir konaklamadan ise ekstra 2 euro ayak bastı ücreti alıyor. Açık hava müzesi gibi olan bu şehirde her yer turist kaldırımlarda yürümek için bile ağır ağır yürüyen insan yığınlarını takip etmek zorunda kalıyorsunuz. Vatikan, tüm müze ve roma abideleri önünde saatlerce içeriye girmek için bekleyeceğiniz uzun kuyruklar oluşuyor. Biz Vatikan dahil hiç bir kuyrukda vakit kaybetmek istemiyor, gördüğümüz ilk hop in hop off şehir turu otobüsüne atlıyoruz. Bu çift katlı üstü açık otobüsler her duraktan ortalam 15 dakikada bir uğrayarak yolcu alıyor ve indiriyor. Günlük 24 saat yada 48 saat iki günlük pas bileti sayesinde toplam 17 duraktan oluşan şehrin tarihi yerlerine ulaşma imkanı ve 360 derecelik panaroma görüşü ile fotoğraf çekme imkanı sunuyor. Bu bilet fiyatları yüksek sezon ve promosyonlar dahilinde değişebiliyor. Biz 24 saatlik hop in hop off şehir turu için kişibaşı 21 euro ödedik. Gördüğümüz ilk turizm bürosundan şehir haritası alarak nerede olduğumuzu ve hangi turistik ilgi alanına yakın olduğumuzu sürekli olarak takip ederek vakit kaybını en aza indirgeyerek , görmek istediğimiz destinasyonlarda indik. Genelde Romanın en çok merak edilen yerleri birbirlerine çok uzak değil yürüyerek ulaşmak mümkün ; fakat kalabalık turist grupları çok yavaş hareket ettiği için kesinlikle bir vasıtaya ihtiyaç var. Şehrin labirent gibi olan dar sokaklarında kaybolmak imkansız, tek çözüm nehirler gibi akan turist gruplarını takip ederek diğer bir tarihi yere ulaşmak. Bazen yürüyerek diğer bir tarihi yere ulaşmayı uygun bulduk . Bazı duraklarda otobüse tekrar binerek uzak olan diğer destinasyona doğru yola çıktık. Fakat Romayı keşfetmek için kesinlikle bir gün yetmez. En az iki gün ve daha fazla zaman ayırmak gerekiyor.
Arka planda Vatikan ve Pope Benedict XVI Papanın bulunduğu dini tören. Roma mayıs ayı olmasına rağmen ana baba günü gibi yılda 30 milyon turist( TÜRKİYEYE GELEN TURİST SAYISINDAN ÇOK !) çeken bu şehir her ziyaretçiden ayak bastı parası alıyor. Konaklama harcamalarınıza2- 3 euro müze biletlerine sipariş edilen her yemeğe bile 1 euro olarak ekleniyor. Araç ile geliyorsanız aracın büyüklüğüne göre değişiyor. Bir otobüs bir günlük giriş ücreti 220 euro. Roma bir açık hava müzesi gibi fakat her yer turist, kaldırımlarında yürümek oldukça zor ve bunaltıcı. Tüm müze ve tarihi yerleri dolaşmak için en ideal ve ucuz yöntem paket müze bileti, fakat 2 saat kadar içeriye girmek için uzun kuyruklarda beklemeniz
The Pantheon M.Ö 25 yılından bu günümüze kadar korunmuş en iyi Roma abidelerinden biridir. Muhteşem Roma impararatoru Hadrian’ın yapımı ve dizaynı ile özellikle ilgilendiği bu pagan mabedin inşaatı milattan sonra 126 yılında tamamlandı. 12 büyük Roma tanrısının ve Julius Sezar ın heykelinin bulunduğu bu mehteşem abidenin adı Pantheon “Tüm Tanrılar” anlamına gelmektedir. Pantheon 7. inci asırda Pope Boniface 4 emri ile tüm pagan resimler ve freskler kazınarak, ismi “Santa Maria Rotunda” olarak değiştirilerek katolik bir kliseye dönüştürülüyor. Dan Brown’ ın ünlü kitabı ve sonradan sinemaya uyarlanan “ Melekler ve Şeytanlar” filmindeki gizem dolu sürükleyici karelerde Profesör Langdon un şifreleri çözmek için geldiği Pantheon daki kubbedeki deliği “Şeytanın Gözü” olarak algılayarak yanılgıya düşüyordu. Romanın en çok merak edilen ilgi alanı olan Pantheon en önemli dini ayinlerin ve muhteşem düğün merasimlerinin yapıldığı yer olarak da biliniyor.
Dan Brown’un ünlü kitabı “Angel and Demons” Türkçesi “Melekler ve Şeytanlar” sonradan sinemaya uyarlanan gerilim ve gizem dolu bu filmde ünlü aktör “Tom Hanks“ filmdeki karakter Profesör Robert Langdon toprak ,hava,ateş ve su dörtlüsündeki şifreyi çözdüğünde katilin gelecekteki papa adayları arasındaki üç kardinali öldürdükten sonra sonuncusunu suda boğarken kurtardığı “Dört Nehrin Çeşmesi “ nin bulunduğu Piazza Navona ya ulaşıyoruz.
Orjinal ismi Fontana dei Quattro Fiumi 1651 yılında Pope İnnocent X desteği ile ünlü sanatçı Bernini tarafından yapılıyor. Ortasında Roma imparatoru Domitianus’ un emriyle 1. yüzyılda Mısırda yaptırılıp buraya yerleştirilen dikilitaş bulunuyor. Dört kıtadaki dört can suyunu Nil nehri, Ganj nehri, Tuna ,Plata nehirlerini sembolize eden bu eşsiz yapıt, şehirde mevcut barok mimarisinin en seçkin örneklerinden biri olarak gösteriliyor.
Burası Roma dönemi 1.nci yüzyılda çeşitli spor müsabakalarının yapıldığı bir halk stadyumu olarak kuruluyor. Bu meydan üstüne kurulduğu için aynı bir stadyum şeklinde olup, 8 metre kadar altında ziyaretler kapalı olan çeşitli koridor ve odalarının bulunduğu diğer bir yeraltı şehri bulunmaktadır. Çevresinde usta sanatçı ve ressamlarının eserlerinin sergilendiği meydan aynı zamanda Roma mutfağının en nefis örneklerinin sunulduğu restorantlar ve kafeler bulunmaktadır.
Bernini'nin nefesleri kesen başyaptı "Trever Fountains" ın bulunduğu Trevi Square' e doğru yol alıyoruz. Roma' nın en kalabalık yerlerinden biri olan bu meydan Papa Clement XII isteği ile yaptırılıyor. Bu çeşme dünyanın diğer tarihi çeşme ve havuzları gibi bozuk paralar atılarak zamanla dileklerin tutulduğu bir aşk çeşmesine dönüşmüş.
Efsaneye göre:Dileği tutan kişiler tekrar Roma'ya döndükleri zaman dilek tutmuş oluyor. Cepçilerin en yoğun bölge olarak bilinen bu meydanda gerçekten adım atacak yer yok gibi. Barok stili bu efsane figürdeki deniz tanrısı Neptün'ün bindiği istiridye şeklindeki arabayı çeken biri sakin itaatkar atın önünde deniz salyangozu ile müzik yapan biri,diğer öfkeli ve sabırsız deniz atının dizginlerini tutan denizlerin elçisi Poseidon'un diğer oğlu Triton ile bu başyapıtdaki öykü denizin dalgalı ve hırtçın ruh halini sembolize ediyor. Neptün'ün solundaki heykel bolluğu, sağındaki ise sağlığı temsil ediyor
Roma nın simgesi Colosseum ziyaretçilerin en çok görmek istediği yerlerin en başında geliyor. Bu eşsiz yapı 72 yılında İmparator Vespasian' ın emri ile inşa edilmiş. Yanında insan yapımı bir göl oluşturulmuş.Elips şeklinde yapılan bu stadyumun uzunluğu 183 metre, genişliği 156 metre ve yüksekliği 48 metre ölçülerindedir. Seyirci kapasitesi 55 bin olan bu stadyumun en alt sıraları kral ailesi ve generallerine aitti. En üst sıralar ise fakir halk tabakaları ve kadınlar içindi Bodrum kat ise mızraklı gladyatörler ile tanışmadan önceki kafesler içinde tutuldukları vahşi hayvanlara aitti. Bazen bir kaç gün süren oyunlar, tiyatro gösterileri ve yarışmalar düzenlenirdi. İlk gün komedi oyunların sahne aldığı tiyatro gösterileri ve ekzotik hayvanların şovları ile devam ederdi. Sonraki günlerde bazen imparatorun iştirak ettiği mücadelelerde vahşi hayvanlara ve mahkum gladyöterler kılıçtan geçirilirdi. Titus ve Vespasian dönemlerinde "100 Gün Oyunları" olarak adlandırılan eğlencelerde 9000 vahşi hayvan gladyatörler tarafından öldürüldü.
Roma belediyesi turist sayısını regüle etmek için bu ocak ayında ayak bastı parasını yürürlüğe soktu. Yine de turist sayısı her geçen gün hızla artıyor. Şimdi bu yazıyı okuyanlara soruyorum. Bizim ülkemiz dünyanın en eski medeniyetlerini barındırmış bir açık hava müzesi gibi. Bir günde üç beş kişinin gezdiği UNUTULMUŞ HAZİNE KNİDOS ve KATYANDA da dolaşırken MÖ ye dayanan bazı işlemeli mermer parçaları ortalarda yuvarlanıyor. EFES HARABELERİ BİR DÜNYA HARİKASI VE ROMADAKİ BİR ÇOK KALINTIDAN ÇOK DAHA ESKİ . BİZ İZMİRDE KRUVAZİYER GEMİ TURİSTLERİNİ GETİRMEK İÇİN BIRAK AYAK BASTI PARASINI ÜSTÜNE PARA VERİYORUZ. Biz nerede yalnış yapıyoruz?
Dünyanın en ünlü kulesi inşaatı 1173 yılında başlıyor ve savaşlar nedeni ile 200 yıl sürüyor. Aslında dik ve kusursuz olarak dizayn edilen kule bir süre sonra temellerde yumuşak toprak nedeni ile yaklaşık olarak 10 derece yana doğru yatıyor. Bu 60 metrelik 297 spiral merdivenli bir ortaçağ mucizesi olan bu kule 207 mermer sütun ve sekiz katlı bir düğün pastasına benziyor. Roma barok stili mimarisi ve islamik kubbesi ile herkesin fotoğraf karelerine girmeye devam ediyor.
Pisa kulesinin olduğu yer kule dahil dört binadan oluşan bir Katedral kompleksi İtalyancası "Miracoli or Piazza dei Miracoli", ingilizcesi "Field Of Miracle" ,Türkçesi ise "Mucizeler Tarlası"olarak isimlendiriliyor.Pisa şehri bir İtalyanın eski üniversitesine sahip bir şehir. Aynı zamanda yüzlerce öğrencinin oturduğu şirin kafelerinden birine oturup günün yorgunluğunu atıyor.ve ısmarladığımız en popüler yemek olan nefis Quatra Cheese pizzanın yanında ve enginar ve siyah kabak (zucchetta) kızartmasını sabırsızlıkla bekliyoruz.
No comments :
Post a Comment