Dünyanın ikinci büyük yüzölçümüne sahip Kanada ilk olarak MS 1000 yıllarında Vikingler tarafından keşfedilmiş ve daha sonraları Avrupalı tüccarların gerçek sahipleri kızıl derililer ile yaptıkları karlı kürk ticareti Fransızların ve İngilizlerin kolonileşme savaşlarına dönüşmüş ve ardından federasyon çatısı altında birleşen bu farklı kültürler 1982 de Kanada anayasasını oluşturarak, huzur içinde yaşamışlar. Son yıllarda refah seviyesi ve doğal çekiciliği ile dikkatleri üzerinde toplayan bu ülkeyi tanımak için gezimize dünyanın ikinci en büyük Fransızca konuşulan kenti Montreal den başlıyoruz .
Niagara Şelalesi, Amerika ile Kanada yı birbirinden ayıran Niagara nehri üzerinden dökülüyor. İki ülkeyi Rainbow köprüsü ile birbirine bağlıyor. Şelalenin püskürttüğü su buharının oluşturduğu gökkuşağı oldukça etkileyici ve bir süre sonra ıslandığınızı hıssediyorsunuz. Bot turları ile şelalenin altına yolculuk yapanların adrenalin çığlıklarını duyuyor, cesaretlerini el sallayarak kutluyoruz .
Toronto. dünyanın en yaşanabilir ve en etnik şehri. Asya, Avrupa, Afrika dan göçmenleri ile 80 ayrı etnik grubun içiçe yaşadığı bu şehir Ontorio'nun ticaret ve eğlence merkezi , müzeleri , jazz festivalleri ve çeşitli kültürel ve sportif aktiviteleri ve düzenli caddeleri ve metrosu, köri ve çin restoranları ile tipik kozmopolit bir kanada şehri, tren garından Jasper' e bilet alıyor ve üç gün sürecek hayatımızın en pahalı tren yolculuğuna çıkıyoruz.
Jasper tren garına ulaşıyoruz. Bir kaç metre ileride bir geyik sürüsü ilgimizi çekiyor. Sanki bize hoşgeldin diyorlar. Jasper milli parkı masmavi gölleri yemyeşil ormanları, ışıl ışıl karlı dağları,bakir güzelliği, gürül gürül akan buz gibi şelaleleri, derin kanyonları ve vahşi hayvanları ile görmeyi arzu edebileceğiniz herşey var.
Eko turizmi bu kadar profesyonelce planlayan ve rezervasyonların tamamı dört mevsim doluluğa ulaştıran bu turizmcileri birden bire alkışlamak geliyor içimden, saatlerce pansiyon veya hotel arıyoruz. Nihayet bir guest house da iki gün boş bir oda buluyor ve hemen çevreyi keşfe koyuluyoruz. Jasper da yerleşim alanında tüm çöp kutuları ayıların açamayacağı şekilde dızayn edilişi oldukça ilgimizi çekiyor ve ayak bileklerine küçük çanlar bağlanmış trekking yapanları ve koşan bir genç kız ile karşılaşıyor bu çanların takı değil de ayıları uzaklaştırmak için kullanıldığını öğreniyor ve ertesi sabah erkenden turızm bürosuna uğruyor, bilgi alıyor ve yollara koyuluyoruz. Onlarca kilometre yürüdükten sonra bir coyote görüyoruz. Kurt' a benzeyen grup halinde avlanan bu hayvanlar insanlar için tehdit oluşturmuyor. Ayı göremiyor fakat bir chipmonk görüyor ve resmini çekiyoruz.
Park da tüm patikalar her bir kaç yüz metrede bir terekking yapanları uyaran bordlar ve nerede olduğunu gösteren haritalar ile donatılmış on kilometre bile uzaklaşmış olsanız dahi kaybolmak söz konusu bile olmuyor. Patikaların dışında yürümek kesinlikle yasak ve bazen küçük bir endemik bitki görüyor arkasındaki levhada koruma altında olduğunu okuyor ve biraz ilerideki manzara ile adeta büyüleniyoruz.
Kanada'nın en büyük eko parkı olan Jasper Milli Parkı etrafı karlı dağları ile çevrili ve buralardan eriyen kristal suların oluşturduğu turkuaz renkli yüzlerce göl ve akarsuları ve şelaleri ile adeta seyredenlerini tutsak ediyor.
Göl de romantik bir düğün törenine tanık oluyoruz ve gelin tarafından davet ediliyoruz. Park ve Jasper yerleşim alanı hoteller ve binalar çevreye duyarlı olarak inşa edilmiş. İzalasyonlu ve genellikle ahşap kullanılarak oluşturulan tatil köyleri ve yerleşim alanları doğa ile öylesine uyuşuyor ki görsel güzellikleri ile dünyanın her köşesinden gelen misafirlerini kendine hayran bırakıyor.Yüzlerce golf sahasının bulunduğu Jasper Milli Parkı sportif aktiviteleri ile oldukça popüler rafting , kayakıng,snowboarding aktivitelerinin yapıldığı uluslararası kayak merkezi olan Jasper aynı zamanda buzlanan gölleri buz kayağı gibi sporlarla ilgilenenlerin ilgi alanı oluyor.
Banf Milli Parkında bulunan Lake louıse en çok merak edilen göllerden biri, turkuaz renginin sihirini bu göle baktığımızda hissediyoruz.
Rotamızı batıya yöneltiyoruz. British Colombia ve Vancouver, önce somon balıklarının göçünü daha sonra Rambo filminin çekildiği Hope kasabası ve sıra ile Kicking Horse River ve Hell's Gate ve Toffino'ya ve oradan Kızıl derililerin yoğun olduğu Victoria adasına ulaşacağız .Gelecek yazım da British Colombia'da buluşmak üzere, Hoşçakalın...
Müthiş bir yazı
ReplyDelete